16 Aralık 2013 Pazartesi

RODOP DAĞLARI

Yerel dilde Rodopi olan Rodop Dağları, büyük bir kısmı Bulgaristan ve bir kısmı da Yunanistan'da yer alan sıra dağlardır. 

Doğu, batı ve güney olmak üzere 3 bölgeden yükselir. Filibe, Pirin, Vardar, İskeçe ve Kırcaali gibi birçok güzel şehir de burada yer alır. Karstik araziler, doğal su kaynakları, bitki örtüsü, doğal yaşam, kuş türleri ve nehirler açısından oldukça zengindir. UNESCO koruması altında 15 milli park, ayrıca kış turizmi için Pomporova gibi ünlü kayak merkezleri de yine Rodoplar'da bulunur.





Peki Rodop Dağları'nın ismi nereden geliyor hiç biliyor muydunuz? O halde bir kez de benden dinlemenizde fayda var.


Mitoloji'de Trakların kraliçesi Rhodopa ve kral Hemus adlı iki kardeş vardır. Zeus ve Hera ile ilişkileri olmasına rağmen birbirlerini sevmeye başlarlar. Bu durum tanrıları çok öfkelendirir ve dağlara dönüştürülürler. 
Farklı bir hikayede ise esasında karı koca olan Rhodopa ile Hemus, Zeus ve Hera'nın aşklarına yanıt vermeyince cezalandırılır ve yine diğer hikayede olduğu gibi dağlara dönüşürler.


Avrupa'nın oksijen açısından en bol yerlerinden biridir. Senede birkaç kez hem havasını özleyip hem de akraba ziyareti için mutlaka uğramaya çalıştığım yerlerden biri Rodoplar. Burun kanamaları eşliğinde gezilerimi sonlandırırım her seferinde. Sanırım fazla oksijen bana iyi gelmiyor:)


En son birkaç hafta önce gittiğimde havanın bana sağladığı güzellikleri değerlendirip akrabalarımla birlikte güzel vakit geçirdik.

Bakalım dağ günlüğümden neler çıkacak.


Temiz havayı bulunca bol bol yürüyüş yapmadan dönmek olmazdı.


Daha önce hiç bir yerde çam ağaçlarının bu kadar düzgün olduğunu fark etmemiştim. Hepsi muntazam bir şekilde göğe yükseliyor.


Kış olduğundan erken gelince her mevsim yeşil olan ardıçlar bile kurumuş.


Dere kenarında bulunan taşlardan kına yapma çalışmalarımız:

Bu yöntemi eski nesil bilir, ben de babaannemden öğrenmiştim. Çok az su ve iki taşın birbirine sürtünmesi ile olur. Her taşta olmuyor o ayrı bir konu, taşların özelliği önemli. Bu ufak sır da bana kalsın:)


Ve babamın uğraşıları



10 dakika beklemenin sonucu: epey şekilsiz görünüyor ama işin güzel yanı o ağır koku yok.


Bu ağaçlar da Rodoplar'a özgü, beyaz gövdesinden sakız yapılıyor.


Bu da benim tatlı yavrum. Büyüyünce çok iyi bir çoban köpeği olacak şimdiden belli. Gezintilerimizde bizi yalnız bırakmadı, gideceğimi anlayınca da böyle hüzünlendi.


Adı mı? Kuchi


Bunları üfleyerek dağıtmaktan büyük keyif aldım.


Sizce de insan ayağını andırmıyor mu?


Tatları hala damağımda. Derede beklettiğimiz buz gibi üzümler.


Bu da Grozdova Rakiya yani üzüm rakısı, Bulgaristan'nın yerel rakılarından sadece biri. Sek içilir ve etli yemekler ile harika bir uyumu var.


Çocuk yaşlarda bir türlü ağzıma atamadığım mantarı şuanda çok seviyorum. Hal böyle olunca yolda gördüğüm tüm mantarlarla ilgilenmeye başladım.


Gördüğüm her mantara saldırmamam gerekiyor. Aralarında zehirli olanlar da var. Profesyonel bir avcı olan büyük dayımdan tüm tüyoları alıyorum ve doğru mantarla nihayet karşılaşıyorum:)



Zehirli mantarlara ise elimi bile süremedim:)



Ormanda birçok kez geyik görmeme rağmen bir türlü fotoğraf alamadım. İnsan gördüklerinde inanılmaz ürkek oluyorlar. 

Bana ise sadece yolda bulduğum boynuzları kaldı. 


Dağ maceramı şimdilik burada tamamlamış oluyor ve bir sonraki seferi ise heyecanla bekliyorum. 


Sevgiler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder