Yerel dilde Rodopi olan Rodop
Dağları, büyük bir kısmı Bulgaristan ve bir kısmı da Yunanistan'da yer alan
sıra dağlardır.
Doğu, batı ve güney olmak üzere 3 bölgeden yükselir. Filibe,
Pirin, Vardar, İskeçe ve Kırcaali gibi birçok güzel şehir de burada yer alır.
Karstik araziler, doğal su kaynakları, bitki örtüsü, doğal yaşam, kuş türleri
ve nehirler açısından oldukça zengindir. UNESCO koruması altında 15 milli park,
ayrıca kış turizmi için Pomporova gibi ünlü kayak merkezleri de yine
Rodoplar'da bulunur.
Peki Rodop Dağları'nın
ismi nereden geliyor hiç biliyor muydunuz? O halde bir kez de benden
dinlemenizde fayda var.
Mitoloji'de
Trakların kraliçesi Rhodopa ve kral Hemus adlı iki kardeş vardır. Zeus ve Hera
ile ilişkileri olmasına rağmen birbirlerini sevmeye başlarlar. Bu durum
tanrıları çok öfkelendirir ve dağlara dönüştürülürler.
Farklı bir hikayede ise
esasında karı koca olan Rhodopa ile Hemus, Zeus ve Hera'nın aşklarına yanıt
vermeyince cezalandırılır ve yine diğer hikayede olduğu gibi dağlara dönüşürler.
Avrupa'nın oksijen açısından en bol
yerlerinden biridir. Senede birkaç kez hem havasını özleyip hem de akraba
ziyareti için mutlaka uğramaya çalıştığım yerlerden biri Rodoplar. Burun
kanamaları eşliğinde gezilerimi sonlandırırım her seferinde. Sanırım fazla
oksijen bana iyi gelmiyor:)
En son birkaç hafta önce
gittiğimde havanın bana sağladığı güzellikleri değerlendirip akrabalarımla
birlikte güzel vakit geçirdik.
Bakalım
dağ günlüğümden neler çıkacak.
Temiz
havayı bulunca bol bol yürüyüş yapmadan dönmek olmazdı.
Daha önce hiç bir yerde çam
ağaçlarının bu kadar düzgün olduğunu fark etmemiştim. Hepsi muntazam bir
şekilde göğe yükseliyor.
Kış olduğundan erken gelince her
mevsim yeşil olan ardıçlar bile kurumuş.
Dere kenarında bulunan
taşlardan kına yapma çalışmalarımız:
Bu
yöntemi eski nesil bilir, ben de babaannemden öğrenmiştim. Çok az su ve iki
taşın birbirine sürtünmesi ile olur. Her taşta olmuyor o ayrı bir konu,
taşların özelliği önemli. Bu ufak sır da bana kalsın:)
Ve
babamın uğraşıları
10 dakika beklemenin sonucu: epey
şekilsiz görünüyor ama işin güzel yanı o ağır koku yok.
Bu ağaçlar da Rodoplar'a özgü, beyaz
gövdesinden sakız yapılıyor.
Bu da benim tatlı
yavrum. Büyüyünce çok iyi bir çoban köpeği olacak şimdiden belli.
Gezintilerimizde bizi yalnız bırakmadı, gideceğimi anlayınca da böyle
hüzünlendi.
Adı
mı? Kuchi
Bunları üfleyerek dağıtmaktan büyük
keyif aldım.
Sizce de insan ayağını andırmıyor mu?
Tatları hala damağımda. Derede
beklettiğimiz buz gibi üzümler.
Bu da Grozdova Rakiya yani üzüm
rakısı, Bulgaristan'nın yerel rakılarından sadece biri. Sek içilir ve etli
yemekler ile harika bir uyumu var.
Çocuk yaşlarda bir türlü
ağzıma atamadığım mantarı şuanda çok seviyorum. Hal böyle olunca yolda gördüğüm
tüm mantarlarla ilgilenmeye başladım.
Gördüğüm
her mantara saldırmamam gerekiyor. Aralarında zehirli olanlar da var. Profesyonel bir avcı olan büyük dayımdan tüm tüyoları alıyorum ve doğru mantarla nihayet karşılaşıyorum:)
Zehirli mantarlara ise elimi bile
süremedim:)
Ormanda birçok kez geyik
görmeme rağmen bir türlü fotoğraf alamadım. İnsan gördüklerinde inanılmaz ürkek
oluyorlar.
Bana
ise sadece yolda bulduğum boynuzları kaldı.
Dağ maceramı şimdilik burada tamamlamış oluyor ve bir sonraki seferi ise heyecanla bekliyorum.
Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder